Çevrimdışı
Leydihan
Üyelerin profil bilgilerini yalnızca kayıtlı üyeler görüntüleyebilir. Lütfen kaydol bağlantısından üye olunuz.
|
Hadis ve Hadis-i Şerif Ne Demek? İslâmda Hadisler
Hadis ve Hadis-i Şerif Ne Demek? İslâmda Hadisler
Hadis veya hadîs-i şerif (Ar. اَلْحَدِيثْ veya اَلْحَدِيثِ اَلشَرِيفْ ), lügatte söz, haber, sonradan vücuda gelen şey anlamına gelen hadis, rivayet edenlerce, bir rivayet zinciri ile Muhammed'e dayandırılan ve kendisinin değişik olaylar ve sorunlar karşısında veya Kur'an âyetlerini açıklamak için söylediği iddia edilen söz, fiil ve takrirleri (onaylama) ifade eder. Sünnî hadis kitapları Muhammedin zamanından 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl sonra yazılmış olan sözlü kültür (rivayet, söylence) ürünleridir. Ayrıca Şii literatürü 12 imama ait olan sözleri de hadis olarak anar.
Başlangıçta bu hadislerin sayıları birkaçyüz veya birkaç bin (1.yy. içerisinde 1000 adet) adetle sınırlı iken 3 yy. içerisinde sayı milyonlara ulaşmıştır.
Hadislerin toplanması, nakli ve eleştirisi ile ilgilenen kişiye muhaddis (hadisçi) denir. Dinleyenlerin sayısı itibarıyla, bilinen en kuvvetli hadis Veda Hutbesidir. Hadisler "rivayetçi imamlar" vasıtası ile İslâmî anlayışta Kur'an'dan sonra şeriatın ikinci ana kaynağı haline getirilmiştir.
Tanımlama yapı ve kapsam
İslâmî terminolojide İslâm Peygamberi Muhammed'in (Kur'ân dışında) söylediği rivayet edilen sözler, yazdırmış olduğu mektuplar ve evrak, İslâm Peygamberi'nin vasıflarını, bir olay karşısında takındığı tutum ve tavrını anlatan rivayetler ve İslâm Peygamberi'nin hayatında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların sözleri, hadis kapsamını oluşturur.
Hadislerle ilgili kullanılan haber, Muhammed, arkadaşları (ashabı) ve takip eden nesle ait rivayetleri tanımlar. Eser, sahabe ve tabiîn dönemine ait rivayetleri tanımlarken bazen de Muhammed hakkındaki rivayetler için kullanılır. Sünnet ise İslâm Peygamberi'nin veya erken dönem İslâm toplumunun uygulama ve alışkanlıklarını tanımlamak için kullanılan kelimedir.
Kudsi hadis, Muhammed'in ağzından Allah'a atfen yapılan rivayetlerdir. Kur'an'dan olmayan ilahî sözler olarak kabul görürler.
Şiîler İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında masum kabul edilen imamların sözlerini de hadis kabul etmektedirler. Sünnîlerin tüm sahabeyi güvenilir bulmalarına karşılık Şiilerde, sahabe ve tabiîn tek tek ele alınır ve tarihsel süreçte Ali veya Ehli-beyt tarafında yer almayan veya karşıtları arasında yer alanlar güvenilmez bulunarak onlardan gelen rivayetler reddedilir.
Hadis kıssaları, bir kısmı Kur'an'da da anlatılan, bâzı hadis külliyatlarında İslâm Peygamberi'nin ağzından anlatılan mağara ağzını kapatan kaya (Ashab-ı kehf), "ala tenli, kel ve ama", yüz kişiyi öldürüp tevbe eden şahıs, borç alan kişinin deniz suyu üzerinde gönderdiği odun parçası, uhdud, İbrahim ve İsmail, "akşamları hazine malını avuçlayıp götüren cin" gibi ayrıntılı hikâyelerdir. Bazı hadisçiler tarafından bu kıssaların İslâm Peygamberi'ne aidiyeti reddedilmemekle birlikte ders verme amacıyla anlatılan temsili (mesel, tr. masal) hikâyeler oldukları da dile getirilmiştir.
Üretim- Kullanım amaçları; Mehdi, Mesih, deccal, süfyan gibi karakterler erken İslam tarihinde, iktidar olma savaşı veren Kufe merkezli Alioğulları (Ehl-i beyt), Horasan coğrafyasından siyah sancaklı Abbasiler ve Ebu Süfyan soyundan gelen Şam merkezli Ümeyye oğulları (Emeviler) gibi guruplar arasında, çıkış yerleri olarak o günün güç merkezlerini işaret eden, toplumda kendilerine yer edinme adına, iyi karakterlerin kendi içlerinde, kötü karakterlerin ise rakiplerinde aranması yönünde, haklarında çok sayıda hadis uydurulan, dönemin dinsel-politik figürleri olarak ortaya çıktılar.
Daha sonraki dönemlerde ise birtakım dini guruplar, bu figürlerin gerçek anlamda var olduğuna inandılar ve onları inanç esaslarına dahil ettiler. Bu veya benzer deyim ve tiplemeler İslam dünyasında günümüze kadar devam etmiş, dini guruplar kendi liderlerini mehdi, mesih gibi kurtarıcı, rakiplerini ise deccal, süfyan gibi aşağılayıcı sıfatlarla anmaya devam etmişlerdir. O kadar ki, Abbasoğulları veya Alioğullarının Mehdi figürüne rakip olarak, Emeviler, iyi bir karakter olan kurtarıcı Süfyan figürünü ortaya sürdüler. Ancak Abbasi veya Ehli beyt taraftarları kısa sürede yeni hadislerle bu figürü kötü bir karaktere çevirmeyi ve Emevileri alt etmeyi başardılar.
Bileşenleri ve özellikleri
Hadisler isnad zinciri ve metin denilen iki bileşenden oluşur. İsnad zinciri veya senet, rivâyet eden kişilerin adlarından oluşan, hadisçilerin, haberin doğruluğunu ve güvenilirliğini kanıtlama için kaydettikleri isimler zinciridir. Hadisi nakleden râvilerin, haberi kimden aldığını gösteren sıralı isim listesidir. Zincirin sonunda metin kısmı kaydedilir.
Hadisler, İslâm Peygamberi'nin zamanından (Sünnî kaynaklar 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl) birkaç asır sonra yazılan ve İslâm Peygamberi'ne bir rivayet zinciri ile isnad edilen söz ve fiillerden oluşan sözlü kültür ürünleridir.[1] Bu rivayetlerde yer alan ve kayda geçiren kişilerin hafıza, dürüstlük ve iyi niyetlerine tamamen güvenme durumunda bile, sözlerin kapsamı ve bağlamıyla ilgili mana ile nakil, unutma, atlama, yanlış hatırlama, abartma, önemsizleştirme, yüceltme veya alçaltma gibi gerçeğin kısmen veya tamamen değiştirilmesi sonucunu doğuran problemlere rastlanması olasıdır. Hadisçilerin zincirdeki son kişiyi görme olanakları bulunsa bile, bir önceki nesle ait ve çoğunlukla ölmüş kişilerden oluşan rivayet zincirlerinin kullanılarak hadislerin doğrulanması veya yanlışlanması mümkün görülmemektedir. Hadisleri rivayet edenler, yazanlar ve dînî kaynak olarak kullananlar bâzı eleştirilerin hedefi olmuşlardır.
Kur'ancılar uydurma hadislerle dolu binlerce hadis kitabı yazıldığından bahisle, bu hadisleri tanımlayıcı bâzı önermeler ileri sürmüşlerdir:Bunlardan bazıları:
- Kur'an surelerinin faziletleri,
- Aklı yeren hadisler.
- Haftanın belirli günlerinde nafile namazları öven ve tavsiye eden hadisler.
- Recep, Şaban ve Aşure günüyle ilgili hadisler.
- Ayşe'ye "Humeyra" (pembecik) diye hitap eden hadisler.
- Kutuplar, gavslar gibi tarikat ve tasavvuf ve mezhep imamlarını konu alan hadisler.
- Mehdî ile ilgili hadisler.
- Gaybe ait, yani geleceğe dair tarih veren hadisler. (Şu tarihte şu olacak, şu gün şu olur gibi.)
- Mürcie, Cehmiyye, Kaderiyye, Eş'ariyye mezheplerinden bahseden hadisler.
- Kıyamet alametlerinin belirli aylarda ortaya çıkacağını haber veren hadisler.
- "Ya Ali!" diye başlayan ve Ali'ye vasiyet niteliği taşıyan bütün hadisler.
Dindeki yeri
Kur’an'ın farklı yorumları gibi hadislerin de farklı yorumlarının yapılması, hangi hadislerin kaynak kabul edileceği, hangilerinin edilmeyeceği gibi hususlar farklı fıkıh mezheplerinin oluşmasına yol açmıştır. Şiî, Alevî ve Sünnîlerin anlayışları farklı olduğu gibi, Sünnîlerin Bağdat ekolü (Hanefî mezhebi) ile diğer ekollerin (ehl-i hadis, nakilciler) kendi içlerindeki yaklaşımları da farklılıklar göstermiştir. 7. yüzyılda aklı öne çıkaran kelamcılar ile ehli-hadis arasında tartışmalar çıkmış ve hadisler sorgulanmaya başlanmıştır. Birbiriyle zıtlaşan akıl ile nakil arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiği tartışmaları İslâm coğrafyasında son dönemlere kadar devam etmiştir.
Sünnî İslâm anlayışında hadis Kur'an'ı açıklayıcı ikincil bir kaynak olarak düşünülür. İslâm inançları, ibadet, tefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf ve tarikat gibi alanlarda yol gösterici, bazen de şeriat hükümlerinde olduğu gibi kanun belirleyici ve emredici olarak görülür. Bu anlayışta bir kısım hadislerin zayıf veya uydurulmuş olabileceği, ancak hadis imamlarının bu sözleri ayıkladıklarına inanılır. Sünnî anlayış “Hayır; Rabbine and olsun ki bunlar inanmazlar. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa başka.” (Nisa 4/65) gibi bâzı Kur'an ayetlerine dayandırılır.
Ebû Hanîfe'nin mezarı, Bağdat İmam Ebû Hanife'ye göre sahih hadislerin sayısı on yedi adet idi. Ehl-i rey (Akılcılar)
İmam Ebu Hanife ve takipçileri dinî görüşlerini oluşturmada diğer imamların aksine hadislerin sıhhatine daha az güvenmekte ve onlara az yer vermekteydi. Ebu Hanife rey ehli olarak bilinir, hadisleri sadece senet ve rivayet açısından değil, anlam açısından da kritiğe tâbî tutar. Mana açısından akla aykırı gördüğü ve İslâm Peygamberi'ne atfedilemiyeceğine inandığı hadisleri kabul etmez ve bu hadislere aykırı fetvalar vermekten çekinmezdi. Bu şekilde 200 kadar hadise aykırı fetvası bilinir ve bu yüzden bâzı hadisçiler tarafından tenkit edilir.[ Mevcut kaynaklara göre Ebû Hanîfe’yi tenkit edenlerin başında Buhârî gelmektedir. Buhârî el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inin bab başlıklarında isim zikretmeden, “Kāle ba‘zu’n-nâs” (insanlardan biri şöyle dedi) ifadesini kullanarak Ebû Hanîfe’yi tenkit etmiş, diğer eserlerinde de onun İslâm dinine zarar veren Mürcie’ye mensup olduğuna ilişkin rivayetleri zikretmiştir. Hatta Buhârî'nin ed-Duafâü‟s-Sağir adlı eserinin 388 numaralı maddesinde Ebu Hanife'nin iki defa küfürden imana davet edildiğiyle ilgili bir rivayete yer verdiği belirtilir. Hadisleri kaale almayan ve Rey (Akıl ve görüş)'ci tutumu sebebiyle katledildiği düşünülen Ebu Hanife'nin mezhebi talebesi ve nakilcisi olan Ebu Yusuf eliyle kısa sürede hadisçi-nakilci bir çizgiye çekilmiştir.
Ehl-i hadis
Ahmed İbn-i Hanbel, Şafii ve İmam Malik gibi, hadisleri derleyen ve fıkhi görüşlerini bu rivayetlere dayandıran nakilcilerden oluşuyordu. Nakilciler rivayet zinciri açısından "sahih" gördükleri hadisleri muhkem nasslar olarak değerlendirirler ve akıl yönünden kritiğe tâbî tutmazlar.
Rivayetçi eğilimlerin bir başka karakteristiği, halkın nezdinde hadislerin itibarını artırmak için hadis imamlarına insan üstü vasıflar yüklenmesidir. Bu rivayetlere göre hadis imamları milyonlarca hadisi râvî zincirleriyle birlikte hafızalarında tutabilirler. İmam Buhârî, bir hadisi kaynağından almak için aylarca yolculuk yapar, ancak rivayet eden kişinin boş eliyle ahıra götürerek atını kandırdığı için hadisi ondan almaktan vazgeçer, şartlarına tamamen uygun bile olsa rüyasında peygamberi görerek kaydettiği bütün hadisleri tasdik ettirir.
Hatîb el-Bağdâdî'nin (ö. 463/1071) eseri Târîhu Bağdâd'da yer alan ve Buhâri, Müslim, İbn Mâce gibi muhaddislerin hocası İbn Ebî Şeybe'nin İmam Ebû Hanîfe ile ilgili olarak «görüyorum ki yahudi idi» dediği şeklindeki rivayet.
İmamiyye Şiiliği yalnızca 12 imam kanalıyla gelen söz ve rivayetleri dinî kaynak (hadis) olarak kabul etmektedir. Bu anlayışta İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında 12 imamın söz ve hikâyelerine de hadis denilir.
|