Forumel.Com

Geri Git   Forumel.Com > Kültür ve Sanat > Kültür - Sanat > Biyografiler

Biyografiler Yerli ve yabancı, tüm tanınmış kişilerin özgeçmişlerine bu bölümden ulaşabilirsiniz.


Haluk Levent Kimdir? Haluk Levent Biyografisi

Yerli ve yabancı, tüm tanınmış kişilerin özgeçmişlerine bu bölümden ulaşabilirsiniz.



Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Haluk Levent Kimdir? Haluk Levent Biyografisi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
481

Kullanıcı Etiket Listesi

  
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11 Mayıs 2020, 02:54   #1
Çevrimdışı
Dea Dia
Dea Dia - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelerin profil bilgilerini yalnızca kayıtlı üyeler görüntüleyebilir. Lütfen kaydol bağlantısından üye olunuz.
Standart Haluk Levent Kimdir? Haluk Levent Biyografisi

Haluk Levent Kimdir? Haluk Levent Biyografisi



Çocukluğu
Haluk, 26 Kasım 1968’de, Adana’da Yüreğir ilçesine bağlı Yamaçlı Mahallesi’nde, Sabriye ve Mesut Acil çiftinin dokuz çocuğundan sekizincisi olarak dünyaya geldi. Çok sonra kendisinin de ifade edeceği üzere Nusayri’lerdi; ama Arap değillerdi.

Yoksul bir ailenin içine doğmuştu. Ancak yıllar sonra bir gün kendisi yoksullara yardım ederken yoksulluğun tanımı ile çok daha derinden tanışınca çocukluğunu tekrar gözden geçirip şöyle diyecekti: “Bizim evin durumunda yoksulduk; ama o kadar da değildik…” Ekonomik olarak yoksul; ama sosyal olarak zengin bir aileye doğduğunu düşünüyordu. Çünkü abisi belki ilkokul mezunuydu; ama Haluk için bir Ahmed Arif’ti. Şiirler yazıyordu. Sanatın canlı bir şekilde yaşadığı bir evde nefes alıyordu. Evet yoksullardı; ama sanatın zenginliği yadsınamazdı. Evin içinde şiirler okunan, şarkılar söylenen yarışmalar yapıp alkış tuttukları anlar vardı. Şiirler, şarkılar o büyürken ruhuna işliyordu. Haluk, mutlu bir çocuktu…

Mesut Bey, Haluk’un anlatımı ile sevgisini göstermeyen klasik bir babaydı. Hoşgörülü bir adamdı aynı zamanda. Ama 9 çocuktan kendisine kalan hangi zamanda babasını gerçekten tanıyacağına da emin olamıyordu. Çocuktu ve zaman geçiyor, büyüyordu. Sanki zaman sadece büyümek için geçiyordu. Sabriye Hanım da, kocasından artırdığı paralarla evine yetmeye çalışan, çocukları okusun diye canını dişine takan bir kadındı. O da belki sevgisini göstermekte pek iyi değildi; ama çocuklarının üzerindeki anneliğini hissettiriyordu…

Haluk’un çocukluk hayali yoksulluğun olmadığı bir dünyaydı. En azından kendi ülkesinde yoksullara yetişebilmeyi, yoksulluğa çare olabilmeyi istiyordu. Bu konuda çok çalışacağı, herkesi harekete geçireceği günler gelecekti…

Adana’da, çocukluğunda iz bırakmış, onun için en değerli yerlerden biri Taş Köprüydü. O gölde arkadaşlarıyla karşıya kadar yüzme yarışı yaparlardı. Bir de onun çöplük olarak kullanıldığını hatırladığı, göle kadar çöp yığını o alan. Orayı yaşanır bir hale getirmek için en çok çalışanlardan biri Haluk’tu. Çok ağaç dikti.

Yıllar içinde o ağaçlar büyüyecek bir ormanlık alan oluşacaktı. Belediye, Haluk Levent adına bir koruluk verdi: ‘Haluk Levent Koruluğu’. Haluk Levent, Adana’ya gittiğinde o korulukta dinlenmeyi, keyif yapmayı hep sevecek; portakal bahçelerinde en güzel şarkılarını yazacaktı...

Eğitim hayatı

Haluk, ilkokula Sakıp Sabancı İlköğretim Okulu’nda başladı ve ortaokulu da burada bitirdi. Bu okulda 8 yıl geçirmişti. Yıllar sonra Ortaköy’de, Sakıp Sabancı’ya kitabını imzalarken, “Ben, Adana’da sizin adınızı taşıyan okulda okudum.” diyecek; Sabancı da okulun yapılış hikâyesini paylaşacaktı.

Sabancı, Haluk’a “Yüreğir’deki mi?” diye sordu ve daha sonra anlatmaya başladı. “Orada aslında bizim okulumuz olmayacaktı. Önüme 3-5 seçenek getirdiler ve Adana’nın hep Kuzey bölgesinde, varlıklı ailelerin oturduğu yerlerdeki arsaları gösterdiler. Ama ben senin oturduğun o semti seçtim. Çünkü yüreği dolu dolu gençlerin olacağını hissettim. Ve benim okulum orada olsun istedim.” Haluk, yıllar sonra bu anısını okulunun önünde anlatırken bir yandan da doğru yerlerde bulunmuş olmanın güneşe bakan yüzünü yaşıyordu…

Lise eğitimini Adana Atatürk Lisesi’nde alan Haluk, üniversite yaşamında uzun soluklu bir yaşama geçti. Çok kez üniversite kazandı ve kısa zamanlı öğrenci olarak bulundu. Evet, üniversite sınavlarını kazanıyordu; ancak çoğunlukla maddi imkânsızlıktan eğitiminde istikrarlı olamıyordu.

İlk kazandığı okul, Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü’ydü. Burada bir yıl okudu. İkinci üniversitesi Ankara Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı oldu. Buraya da bir yıl devam etti. İkinci yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’nü kazandı. Burada da devam etmeyince Ankara Üniversitesi Muhasebe Bölümü’nü kazandı. Son olarak Bilkent Üniversitesi Dil Öğretim’e kayıt yaptırdı…

Haluk Levent Yollarda
Haluk’un gençliği de, çocukluk yılları gibi geçim sıkıntısı ile geçti. Babasının ilaçlarını borçlarla toparlamaya çalışıyordu. Gitarı hep elindeydi. Öyle ki telleri koptuğunda parasızlıktan yaptıramadığı oluyordu…

Sürekli sınavlara girip bir başka üniversitenin öğrencisi olduğu bu yıllar içinde bir yandan da ticaretle uğraşıyordu. Bu konuda oldukça başarısızdı. Öyle ki biz onu tanımadan önce tam anlamıyla borç batağındaydı. Mehmet Şirin Kazan adında bir tefeciden aldığı 50 bin liralık borç başına dert oldu. 1989’da çekte tahribat suçu gerekçesiyle 9 ay 15 gün süreyle hapse girdi.

Başarısız bir ticaret geçmişini ardında bırakıp Adana’dan ayrıldı. Kendini tam anlamıyla yollara verdi. Elinde gitarı, birçok şehirde dolaşıp şarkılarını söyledi. Çocukluk hayali kalbinin bir köşesinde gittiği her yere onunla birlikte gitti. Yardım ettikçe dünyanın daha güzel bir yer olacağı düşünü hiç yitirmedi. Hatta bu şarkılarla dolu yolculuğunda çocuğu zaman insanlara yardımı dokunsun diye şarkılar da söyledi. Çabaları kimi zaman sonuç verdi, kimi zaman üzdü. Bu dönem, Haluk’un hayatında pek çok şeyi ifade ediyordu. Yıllar sonra bugünü hayatının dönüm noktası olarak sayacaktı. Bu sürecin deneyimini içeren ilk albümünün hazırlığına 1990’da başlamıştı. Sancılı zamanlardı. Ama o hiç vazgeçmedi…

Ve sonunda 1992’de, rotasını İstanbul’a çevirdi. Ortaköy’de pek çok barda çalıştı. Yolu bir gün Film Müziği Bestecisi olarak tanınan Yıldıray Gürgen ile kesişti. Ayrıca Serdar Öztop ve Akın Eldes gibi kaliteli müzisyenlerle de ilk albüm için çalışıyordu. Çok çalışıyordu. Çok zor geçen 3 yılın ardından Temmuz 1993’te, Haluk Levent adıyla ilk albümü ‘Yollarda’yı çıkardı.

Bu albüm, geçtiği yolların tüm izlerini taşıyordu…

Anadolu Rock Müziği’nin ikinci yükseliş dönemi
Haluk’un ilk albümü ‘Yollarda’, Anadolu Rock Müziği’nin - ortaya çıktığı 70’lerden sonra - ikinci yükseliş döneminin ilk eseriydi. Yıllarca dillere pelesenk olacak şarkılar bu albümdeydi. Ayrıca yine ‘Yollarda’ albümü ile aynı yıl Moğallar da, 20 yıldan sonra ilk albümünü çıkarmıştı.

Yollarda, yaklaşık 2 yüz bin sattı. Haluk Levent, Türkiye müzik piyasasına zorlu bir yolculuktan gelmiş; ama burada uzun soluklu yeni bir yol açmıştı. Bu satış rakamı da bunun habercisiydi. Bu albüm, Haluk Levent’i tanıtmıştı. Sonrasında hayranları, onun yardımdan yardıma koşan, çocukluk hayalini gerçekleştirmek için çok çalışan yüzünü tanımaya başladı. Sayısız hayır konserine çıktı. Elde ettiği gelirlerle ihtiyacı olan hastalar için diyaliz ve solunum makineleri aldı…

“Sevgisini bizden gizlerdi” dediği babasını da bu süreçte kaybetti. Haluk, babasının ölüm haberini aldığında, Muğla konserinde sahnede 25 yaşında bir delikanlıydı. Ve bir 25 yıl daha geçtiğinde katıldığı programda şöyle diyecekti:

“Erken gitti diyebilirim. Belki şimdi onu bir 25 yıl daha yaşayabilirdim.”

Ekim 1995’te ikinci albümü ‘Bir Gece Vakti’ni çıkardığında satışı neredeyse bir milyonu yakalamıştı. 1996’nın sonunda da ‘Arkadaş’ adını verdiği albümünü çıkardı. İşte bu albüm, tam anlamıyla Anadolu Rock Müziği’nin müzikal anlamda en başarılı örneklerinden biriydi. Haluk da, Arkadaş albümü için şöyle diyordu:

“Bu albümle dünya standartlarını yakaladım.”

Akdeniz Akşamları
Yollarda albümündeki bütün şarkılar ezber edilmişti. Ancak bir tanesi vardı ki, dillere pelesenk olacak zamanı olmayan bir şarkıya dönüşecekti. Gitarını kapan gençler aşkını bu şarkıyla ilan edecekti. Sahillerin şarkısıydı Akdeniz Akşamları. Hatta yıllar sonra Akdeniz Akşamları için şöyle diyecekti Haluk:

“Akdeniz Akşamları, Çukurova insanının yaşanmışlığıdır. Adana, Mersin, İskenderun sahillerinin şarkısıdır…”

Haluk, onda iz bırakan ne varsa önüne ya da ardına notalar döşüyordu. Her bir sözcük duyguları, yaşanmışlığı anlatıyordu…

Tekrar hapis ve sonrası
Başarısız geçen ticaret yaşamı peşini bırakmamıştı. On yıldır ardı sıra gelen bir ticari dava sebebiyle Ağustos 1997’de, 9 ay hapis cezası aldı.

Haluk’un hayatında bir kez daha cezaevi dönemi açılmıştı. Asi ruhu ile üretmekten vazgeçmedi. Müziğini ve genç yaşının asiliğini temsil eden uzun saçları vardı. Akkuyu’da yapılması düşünülen Nükleer Santral Projesi’ni protesto gösterilerine o da dahil oldu ve uzun saçlarını kesip gönderdi.

Bu süreç Haluk Levent’in müziği adına da oldukça verimliydi. Cezaevine girmeden önce oluşturduğu kayıtlarla ‘Mektup’ adını verdiği bir albüm çıkardı. Bu Mektup, içeriden dışarıya yazılmıştı. Okuyanı çok oldu. Ona mektup yazanı da. Yüz binlerce mektup geldi. Kendi kendine kalmışlığın bir sonraki adımıyla da daha çok yazdı Haluk ve bir kitap doğdu. İlk kitabına ‘Kedi Köprüsü’ adını verdi. Çocukluğundan bu zamana kendisini, müziğini buluşunu anlatıyordu…

9 ay sonra hapisten çıktığında yeni albümünü hazırlamak için çok az bir zamanı vardı. Çünkü 18 ay sürecek askerlik görevini yerine getirmesi gerekiyordu. Müziğinden, hayranlarından uzaklaşacağı bu süreci de hissederek Eylül 1998’de çıkardığı albümüne ‘Yine Ayrılık’ adını verdi ve askere gitti. Askerdeyken de hep müzik vardı. Haluk, askerdeyken daha önce Türkiye’nin hiç gitmediği yerlerinde, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konserler verdi.

99 depreminin ardından yaşamın çok zor yüzüyle karşılaştığımızda Haluk Levent, bu kez İzmit’te kurulan çadır kentlerde bizzat çalıştı, çadırlar kurdu. Ve tabii depremzedelere yardım sağlayacak konserler verdi. Çocukluk hayalini kalbinden hiç eksiltmeden gittiği her yere taşıyordu…

Tüm bunlarla birlikte askerlik sürecinden izin günlerinin tamamını yine stüdyoda çalışarak geçirmişti. 2000 yılı başlarken, milenyum çağına merhaba derken Haluk Levent, [Foruma üye olmadığınız sürece forum içeriğindeki bağlantıları görüntüleyemezsiniz. Foruma üye olmak için TIKLAYIN!] adını verdiği albümünü çıkardı. Dijitalleşmeye başlayan dünyada duyguların da dijitalleşiyor oluşuna dökülmüş notaları vardı…

Şubat 2001’de ‘Kral Çıplak’, Ekim 2002’de ‘Bir Erkeğin Günlüğü’, Eylül 2004’te ‘Aç Pencereni’, Nisan 2005’te ‘Annemin Türküleri’ albümlerini çıkardı.

7 Nisan 2004’te, ‘Moritos’un Düşleri’ adını verdiği ikinci kitabını yayımladı…

Cezaevi konularında dönem dönem adı geçmeye devam etti. Örneğin 2014’te, girdiği 800 bin lira borcu ödeyemediğinden 3 ay hapis yatacaktı…

2006’da ‘Akşam Üstü’ albümünü çıkardı. Bu albümde yer verdiği ‘Elfida’ şarkısı kendisinin de en çok sevdiği şarkıydı ve onu söylemekten hiç vazgeçmeyecekti. 2010’da ‘Hacivat Karagöz’ albümünü çıkardı. Bu albüm sanalda dinlenme rekorları kırsa da, CD satışları pek iyi değildi. Şubat 2014’te de ‘Dostane’ adının verdiği albümünü çıkaran Haluk Levent, son olarak 2019’da, ‘Tam Bana Göre’ albümü ile hayranlarının karşısındaydı…

Yardımsever Rockçu Haluk Levent
Evet, ona böyle diyorlardı. Yol devam ediyordu; o, tüm yolculuğu boyunca müziğinden ve yardım etmekten vazgeçmiyordu…

Sanatında 15 yılı geride bırakmıştı. Yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık on bin konser verdi. O, ülkemizin en çok konser veren sanatçılarından biriydi. Bir konserinde 11 saat sahnede kalarak adını silinmez harflerle müzik tarihine kazıdı. Ona Yardımsever Rockcu diyorlardı. Çünkü Haluk Levent, bu konserlerin çok önemli bir kısmından para almamış, onun yerine gelirini ihtiyacı olan hastalara bağışlamıştı.

Yoksulluk, onun yumuşak karnıydı. Ancak bunun yanında çevre sorunlarına karşı duyarlı oluşuyla da dikkat çekiyordu. Albümünde çevre bilinci aşılayan şarkılar söyleyen Haluk Levent, Türkiye’de çevreye zarar verdiği söylenen, düşünülen projeler aleyhine davalar açtı. Örneğin, Mersin’de, Kazanlı ilçesinde soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıta gelinen Caretta Carettalar için protesto gösterilerine katıldı.


(Neslin Yonanlar ve kızları Ela)

Haluk Levent evlendi
Neslin Yonanlar, “Edirne’de bir barda onu dinlediğimde tanıştık.” diye anlatıyordu Haluk ile tanışmasını. Aralarında çok güçlü bir bağ vardı ve birbirlerini çok seviyorlardı. Neslin Yonanlar, Haluk Levent’in “Hani Benim Olacaktın”şarkısının klipinde de oynadı. Haluk’un cezaevinde olduğu dönemde Neslin Yonanlar şunları söylemişti:

“Onu, açık görüş dışında göremiyordum. Klip sayesinde TV’de hasret gideriyor, ekranda sık sık görüyorum. Klipte beni şaşırtan sevgilimin saçları oldu. Kısa saçlı değildi. Ben Akkuyu’ya santral yapılmasını protesto için saçlarımı kestirince, o da böyle yapmış. Çok duygulandım.”

2004’te, Sultanahmet’te, Binbirdirek Sarnıcı’nda sade bir törenle evlendiler. Erhan Aygün, Haluk’un şahitliğini üstlenirken, Neslin’in şahidi de Mahsun Kırmızıgül’dü. Bu evlilik, onlara ‘Ela’ adını verdikleri bir kız çocuğu getirdi. Ancak evlilikleri pek yolunda gitmiyordu. Ela’nın geleceğini düşünerek boşanma sözcüğünü evlerinde geçirmekten vazgeçmişlerdi. Oysa bu vazgeçiş değil, bir erteleyişti…

18 Aralık 2017’de, fikren ve ruhen anlaşamadıklarını belirterek anlaşmalı boşanmak için İstanbul Aile Mahkemesi’ne dilekçelerini verdiler. Bir gün sonra sabah saatlerinde hakim karşısına çıkan çiftin, boşanmasına karar verildi.

Elfida’nın hikâyesi
Hayranlarını sorularını cevapladığı bir programda Haluk Levent’e, söylemekten en keyif aldığı şarkı sorulduğunda iki şarkının adını söylüyordu: Elfida ve Deniz Üstü Köpürür! 20 sene de geçse, yine sahnede en çok bu iki şarkıyı hep bir başka severek söyleyeceğine emin hissediyordu. Bununla birlikte hayatının fon müziği sorulduğunda da, “Başka türlü bir şey benim istediğim…” diye söyleme başlamıştı…

Elfida, bir başka şarkıydı gerçekten; yaşıyordu. Haluk Levent, bu şarkıyı söylemeye başladığı dönemden bu yana üzerine çok konuşulmuş, Elfida’nın bir genç kız olduğu üzerine türlü şeyler yazılmıştı. Bunun üzerine Haluk Levent, 2006’da Akşam Üstü albümünde yer verdiği şarkının hikâyesini Twitter hesabından 2017’de anlattı…

Elfida, aslında Beyzanur adında küçük bir kızdı. Tanıştıklarında 4 yaşındaydı ve amansız bir hastalıkla mücadele ediyordu. Birlikte 4 yıl daha geçirebildiler. Haluk Levent, Beyzanur için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne gidiyor, doktorlarıyla görüşüyordu. Bir gün doktorlar: “Haluk Bey, bu kızı gözden çıkarın.” Dedi. Bu cümle, Haluk’un yufka yüreğine kazındı adeta…

O gün doktorlarla görüşmede müzisyen arkadaşı Emrah Aydoğdu da, Haluk ile birlikteydi. Aydoğdu, “Gözden çıkarılan kadının anlamı Osmanlıcada Elfida!”dedi. Hissettikleri duyguyu karşılayamazdı belki; ama kavram olarak doktorların söylediği şeye uyuyordu. Haluk, Beyzanur’u öyle çok seviyordu ki, içine sığdıramadığı duygularıyla oturup Elfida şarkısını yazdı. Aydoğdu ile birlikte sözlerin üzerinden geçtiler. Ömer Faruk Güney, müziği ile katkıda bulundu. Haluk, Beyzanur’a son günlerinde hep ona kendisini anlatan şarkıyı söyledi. Küçük kız, Elfida’nın kendisi olduğunu hiç bilmedi…

Haluk, Bakırköy’de hastane personeline bir konser vermişti. Beyzanur’a iyi baksınlar çok istiyordu. Onların gecesine katıldı. O gece, evinde bir başka yere kaldırılan Beyzanur, hayata gözlerini kapadı. Haluk, küçük Beyzanur’u kaybedişine çok üzüldü. Anne babasından rica etti: “Evet, kızımızı kaybettik. Lütfen bir çocuk daha yapın.”

Beyzanur’un babası, bir yıl sonra Haluk’a bir kızları olacağı haberini verdi. Haluk, “Adını Elfida koyun” dedi. Elfida, şimdi ablasından ona kalan sevgi dolu bir mirasla pırıl pırıl yaşayan, okuluna giden bir kız çocuğu…

Haluk şarkının sözlerini irdeleyerek anlattığı bölümde şöyle diyordu:

“O dönem de şirketlerim batmış, sözlerdeki “Omzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın” şunu ifade etmek içindi: Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım, Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi. O sözlerdeki “Yüzyıllardır sarılmamış kolların” cümlesi, anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur'un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim. “Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu” sözleri ise Beyzanur'un gerçekten hep yağmurlu gözleri vardı hayata tutunmaya çalışan...”

Haluk, bu şarkıda hiçbir ticari amaç gütmediğini ise şöyle anlatıyordu:

“Bu şarkıyı o dönemlerde söylerken birçok kişi söyledi. Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida'nın öyle olmasını istemiyordum o çok özel bir şarkıydı ama ben yurtdışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara'dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Vermeme kararı aldık şarkıyı. Burada ailesinin de çok mücadelesi oldu Beyzanur ile ilgili ve tekrar hayata döndürülmesiyle ilgili. Onların acılarını hep paylaşmaya çalıştım. Kısacası Elfida'nın öyküsü bu. Başka hiçbir öyküsü yok.

Net, düz, sade..."





İmzalardaki bağlantıları veya görselleri görüntülemek için gönderi sayınızın 10 veya daha fazla olması gerekir. Şu anda 0 mesajınız var.
 

Yer İmleri


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor: (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 16:37.

Forum Bilgilendirme Künye
Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

Forumel, lisanslı vBulletin kullanmaktadır!
Forum Sahibi: Dea Dia ve Gece

Sitemiz; yer sağlayıcı bir forum sitesidir. Forumel.Com adresimizde yapılan paylaşımlar, moderasyon ekibimizin onayına dahil olmadan direkt olarak yayınlanmaktadır. 5237 sayılı TCK (Türk Ceza Kanunu) ve 5651 Sayılı Kanun'un ilgili maddelerini ihlal eden kişilerin IP adresleri de dahil olmak üzere sair kişi veya adli mercilere müzekkere (Resmi Üst Yazı), tarafımıza tanzim edildiği takdirde paylaşılacaktır. Hukuka aykırı bir paylaşımın olduğunu düşündüğünüz mesaj ya da konuyu; İLETİŞİM linkine bildirim yoluyla iletebilirsiniz. 48 saat içerisinde mevcut şikâyetiniz üzerinden tarafınıza ulaşılacak, gerekli işlemler tesis edilecektir.

Tasarım: Dea Dia