Forumel.Com

Forumel.Com (https://www.forumel.com/)
-   Kitap Tanıtımları (https://www.forumel.com/kitap-tanitimlari/)
-   -   Ateşten Gömlek - Halide Edib Adıvar (https://www.forumel.com/kitap-tanitimlari/5702-atesten-gomlek-halide-edib-adivar.html)

Dea Dia 25 Ağustos 2020 02:00

Ateşten Gömlek - Halide Edib Adıvar
 
[Foruma üye olmadığınız sürece forum içeriğindeki bağlantıları görüntüleyemezsiniz. Foruma üye olmak için TIKLAYIN!]

Yazar : Halide Edib Adıvar
Yayınevi : İkdam Gazetesi
Yılı : 1922
Kullanılan Baskı : Can Yayınları, 3. baskı, 2008
Sayfa Sayısı : 216

Tanıtım

Halide Edib Adıvar'ın 1922 yılında, Kurtuluş Savaşı devam ederken tefrika edilen Ateşten Gömlek romanı, Türk Edebiyatı'nda bu konuyu ele alan ilk roman olarak hatırlanır. Savaşta iki bacağını kaybeden ve kafasından vurulan Peyami'nin hastanede yazdığı hatıralarından oluşan roman Kurtuluş Savaşı'nın pek çok boyutunu gözler önüne serer.

Şişli'de başlayan hatıralar, İzmir ve İstanbul'un işgallerinden sonra bu verilen tepkileri, I. Dünya Savaşı'nın sonunu ve Anadolu'da başlayan düzensiz işgal hareketlerini aktarır. Sıradan bir hariciye memuru olan Peyami; Cemal, İhsan ve Ayşe sayesinde Milli Mücadele fikrine inanır ve sonunda onlarla birlikte Anadolu'ya geçer.

Cemal ve İhsan'ın aksine asker olmayan Peyami'nin bir yandan yurt sevgisiyle, diğer yandan da kendini onlara kanıtlama isteğiyle Kurtuluş Savaşı'na destek verme süreci, İhsan ve Ayşe arasındaki aşk ilişkisi ile birlikte ele alınır.

Ateşten Gömlek, yalnızca ele aldığı konu, savunduğu milli değerler ve merkeze koyduğu karakterler nedeniyle değil; Vurun Kahpeye, Yaban ve Ankara gibi pek çok tanınmış eseri de içeren "Kurtuluş Savaşı Romanı" türünün kurucu metni olması nedeniyle de Türk Edebiyatı'nın klasiklerinden biri haline gelmiştir.

Arka Plan
Türk Edebiyatı’nda Kurtuluş Savaşı’na belli oranda değinen pek çok roman bulunur. Ancak doğrudan bu savaşa odaklanan eserler sık sık "Kurtuluş Savaşı romanı" gibi bir tür adıyla da ifade edilir.

Genellikle Kurtuluş Savaşı’na kişisel olarak tanıklık eden Halide Edip ve Yakup Kadri gibi yazarlarla özdeşleştirilen bu romanlar, günümüzde Türk Edebiyatı’nın klasikleri haline gelmiştir. Halide Edip’in Ateşten Gömlek romanı da yaygın olarak bu tür” içindeki konumu ile düşünülür.

Ateşten Gömlek’i bu açıdan önemli yapan, Türk Edebiyatı içinde Kurtuluş Savaşı’nı anlatan ilk roman olmasıdır. Milli Mücadele yıllarında İstanbul’dan ayrılıp Ankara’ya geçen ve Kurtuluş Savaşı’na hem burada, hem de doğrudan cephede hizmet eden Halide Edip, yaşadığı deneyimlere pek çok eserinde yer vermiştir. Türk’ün Ateşle İmtihanı gibi kurmaca olmayan eserler kadar, Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye gibi eserlerde de Anadolu’daki hayat, Kurtuluş Savaşı sırasındaki koşullar ve bu mücadelenin kazanılması için yapılan fedakarlıklar detaylı olarak okuyucuya ulaştırılır.

1922 yılında İkdam gazetesinde tefrika edilen Ateşten Gömlek, “Kurtuluş Savaşı Romanı” türünün de “kurucu metni” olarak kabul edilir. Bu türe dahil edilen Vurun Kahpeye, Yaban ve Ankara gibi eserler, pek çok açıdan Ateşten Gömlek’i takip eden eserler olarak tanımlanabilir. Ateşten Gömlek'i okurken, bu romanın edebi değeri kadar "tarihi" bir değeri olduğunu, bunun Türk Edebiyatı'nda Kurtuluş Savaşı'na odaklanan ilk eser olduğunu hatırlamak faydalı olacaktır.

1922’nin Haziran - Ağustos ayları arasında okuyucuya sunulan romanın tefrikası, Kurtuluş Savaşı’nın son aşaması olan Büyük Taarruz ile aynı döneme denk gelir. Romanın merkezinde de Yunan ilerleyişinin durdurularak savaştaki durumun tersine çevrildiği Sakarya Meydan Muharebesi (Ağustos – Eylül 1921) büyük rol oynar.

Kurtuluş Savaşı devam ederken bu konuyla ilgili bir roman yazması, elbette yazar Halide Edib’in bu süreçte yaşadığı kişisel tecrübelerle de yakından alakalıdır. Romanda detaylı bir şekilde gördüğümüz pek çok süreç, Halide Edib’in kişisel olarak yaşadığı şeylerdir.

Bunların bazıları, romanda karşımıza ilginç şekillerde çıkar. Kurtuluş Savaşı öncesinde Halide Edib’in siyaset anlamında en çok tanınmasına sebep olan olay, İzmir’in Yunanistan tarafından işgal edilmesinden sonra düzenlenen Sultanahmet Mitingi’nde yaptığı konuşma olur. Romanda da alıntılanan “Hükümetler düşmanımız, milletler dostumuz” cümlesini içeren bu konuşma, Halide Edib’i bu mitingin en önemli konuşmacılarından biri haline getirir. Ateşten Gömlek’in ana karakterleri de Sultanahmet Mitingine katılır, konuşulanları net olarak anlayamasalar da, “bazan bir erkeğin gür kelimelerini, bazan da bir kadının tiz sesini” duyarlar.[1]

Sultanahmet Mitingi dışında, İstanbul’un işgal günleri, Anadolu’ya geçme süreci, bu sürecin zorlukları, Anadolu’daki koşullar ve özellikle savaşta yaralananların getirildikleri hastanelerde yaşananlar, doğrudan Halide Edib’in kendi gözlemlerinden hareketle kaleme aldığı diğer unsurlar olarak gösterilebilir.

Özet


İstanbullu eski bir hariciye memuru olan Peyami, Kurtuluş Savaşı sırasında iki bacağını kaybetmiş, aynı zamanda kafasından vurulmuştur. Ankara’da ameliyat olmayı beklerken, kendisini bu duruma getiren günleri hatıra defterine yazmaya başlar.

Peyami, ülke sorunları ile gerçek anlamda ilgilenmeye I. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra başlar. Bir taraftan İzmir ve İstanbul’un işgali gibi olaylar, diğer taraftan da Cemal ve İhsan gibi askerlerle arkadaşlığı onu bu konularda bilinçlendirir. Ancak, çevresindeki pek çok kişi gibi, İhsan’da vatan sevgisini gerçekten uyandıran, Cemal’in kardeşi Ayşe ile tanışması olur.

İzmir’de yaşayan Ayşe, Yunan işgali sırasında kocasını ve oğlunu kaybetmiştir. İstanbul’a geldiğinde Milli Mücadele’yi tüm benliğiyle destekleyen Ayşe, aynı zamanda bu konuyu savunan diğer insanlar için de bir sembol haline gelir.

İstanbul işgal edildikten sonra Anadolu’ya geçen ana karakterler, burada önce düzensiz direnişlere katılır, daha sonra da çeşitli bölgelerde, farklı görevler alır. Ayşe hemşirelik yaparken, Cemal ve İhsan’ın aksine asker olmayan Peyami daha sonra Milli Mücadele’ye ihanet eden Mehmet Çavuş’tan silah kullanmayı öğrenir.

Bu arada, İhsan ile Ayşe arasında romanın başından beri hissedilen romantik duygular, iki karakterin nişanlanması ile sonuçlanır. Ancak Ayşe, nişanlanmayı sadece İzmir’in geri alınmasından sonra evleneceklerini söyleyerek kabul etmiştir. İki karakter arasındaki ilişki, İhsan’ın Ankara’da bir başkasıyla nişanlandığı dedikodusu nedeniyle sona erer.

Bundan sonra kendisini tamamen Milli Mücadele’ye adayan, yazarın deyişiyle "insanlığını kaybeden"[1] İhsan, bir muharebe sırasında kahramanca şehit olur. Ondan kısa süre sonra, Ayşe’nin de cephede hemşirelik yaparken şehit düştüğü haberi gelir. Bunları, Cemal’in şehit olması ve Peyami’nin bacaklarını kaybetmesi izler.

Arkadaşlarından bir süre sonra, Peyami de kafasındaki kurşunu çıkartmak için yapılan ameliyat sırasında hayatını kaybeder. Doktorlar, onun hatıra defterini okuduktan sonra Ayşe ve İhsan’ın kim olduğunu anlamaya çalışır, belirtilen görevlerde çalışmış bu isimde kimse olmadığını anlarlar. Cemal adında bir akrabası olduğu doğrulansa da, iki doktor bütün yazdıklarının kafasındaki kurşun nedeniyle kapıldığı hayaller olduğu sonucuna varır.


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:26.

Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.