Tekil Mesaj gösterimi
Alt 22 Haziran 2020, 04:27   #2
Çevrimiçi
Dea Dia
Dea Dia - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Üyelerin profil bilgilerini yalnızca kayıtlı üyeler görüntüleyebilir. Lütfen kaydol bağlantısından üye olunuz.
Standart Cevap: Atatürk'ün karlsbad günlüğü

1 Temmuz 1918 Pazartesi

Hanenin, Josef isminde kapıcısının, hiç anlaşılmaz bir aksanla kapıyı vurarak bir şeyler söylemekte olduğunu işitmekle uyandım. Akşamdan tembih ettiğim için uyandırdığını hatırladım:

- Ya, ya! diye seslendim.

Bu kadar erken kalkmaya alışmamış olan neferim Şevki de, müşkülatla yatağını terk ederek geldi. Tıraş etti. Fakat bu erkenciliğin mahmurluğunu bertaraf edebilmek için behemehal bir hamam almak lazım geldiğine kani oldum. Onun da hazırlanmasını bekledim. Nihayet tuvaletimizi ikmal ederek saat 07.00'de evden çıkabildim. Josef bize delalet edecekti. Direktrisin iare ettiği su bardağı elinde olduğu halde Şevki de beraberdi.

10 dakikada Marksbrün'e geldik. O civarda bütün sokaklar kadehler ellerinde erkek ve kadınlarla mali idi. Ben de Josef vasıtasıyla kadehimi doldurttum ve umuma tabi olarak yudum yudum içmeye ve aynı zamanda Mühlbrün istikametinde yürümeye başladım. İki menba arasında 500 adım kadar bir mesafe vardır. Ben birinci kadehi içtikten sonra 20 dakikalık zamanı kazanmak için yürümeye devam ettim. İkinci menbadan dahi kadehimi doldurttuktan sonra kapıcıya izin verdim. Şevki de sivil olarak, iki menba arasındaki sahada dolaşmaya devam ettik. Kadehim bittikten sonra Şevki'ye verdim ve onu eve gönderdim. Ben saat 08.00'e kadar dolaştım. Diğer bir menbaı havi binanın dahilinden musiki sadası işitiyordum. Oraya girdim. Medhalden sonra ortasından şelale şeklinde sıcak su fışkıran bir havuz, etrafında buhar ve su serpintilerinden saçlarını ve elbiselerini beyaz empermeabl serpuş ve mantolarla muhafaza etmiş genç, güzel çehreli kızlar, ellerinde pek uzun saplı ve bu saplar üzerinde müteharrik maşrapalarla su tevzi ediyorlar, daha ileride gayet uzun bir salon halk musiki nağamatına peşrev olarak sağdan sola devrediyor, bazı kimseler de kenarlarda ve ortadaki banklara oturmuşlar... Ben de devre karıştım.

Saat 08.00'e yakın sabah kahvaltısını yapmak için otel Pupp'ın lokantasına gittim. Bahçede oturdum. 21 numaralı güzel bir kızcağız, ne istediğimi sordu! Tereyağı yok, ekmek yok, şeker yok, süt yok. Şekersiz çay, iki yumurta ve bal getirdi. Neferim cebime yolda ufak bir parça kuru ekmeği sokmuş, onunla meseleyi hallettik. Oradan eve gittim.

Yeni fikir... Karar

Salonun ittisalindeki odayı açtırdım. Küçük, fakat bir büro şekli alabilirdi. Direktris'in muvafakatiyle bütün evin odalarını ve eşyalarını gördüm ve dedim bu odayı da alacağım, burada benim tarif edeceğim gibi bir büro ve diğer salon ve yatak odası vesaire de benim tasrih edeceğim şekilde tefrişat ve tertibat yapar mısınız? Uzlaştık ve derhal neferim ve ben bizzat çalışmak suretiyle, bütün evin kız erkek hizmetçilerini çalıştırarak matlubu temin ettim ve benim apartmanımın ev ile olan ittisal medhalini de bir sanatkâr celbederek bir perde vasıtasıyla katettim. Burada kalmak kararı verilmişti.

Doktorun programı mucibince bir kadın saat 10.00'da Compresse yapmak üzere büyük bir kese derununde çamur getirmişti. Evin tertibatıyla olan iştigal, compresse'i saat 12.00'ye tehir etti ve pek aceleye geldiği için, ancak programımı daha ilk günden büsbütün bozmamak için tatbik edilmiş oldu. Faidesinin derecesini Allah bilir, ben herhalde bir şey anlamadım. Öğle yemeğinin teminini düşünüyordum.

Bir saat sonra da pupp'ın restoranına gittim. Tekmil masalar meşgul. İki kişilik küçük bir masanın yanında durdum. Boş olan bu masanın da üzerinde herhalde rezerve edilmiş olduğunun yazılı olduğunu anladım. Fakat anlamamazlıktan gelerek, o esnada oradan geçen Herr Obert'e rezerve midir dedim. Almanca olarak saat 1.30 için dedi. Anlamamazlıktan geldim. - Fransızca bilir misiniz dedim. - Evet, dedi aynı şeyi Fransızca tekrar etti, fakat siz o zamana kadar yemeğinizi ikmal edersiniz dedi. Hemen oturdum. Bu defa cebimde getirdiğim ekmekle iyi bir yemek yedim. Herr Obert'e fazla pourboire verince lokantanın müşarünileyhi, - Yarın kaçta teşrif edeceksiniz. Yarın en muvafıktır dedi. Muvafakat ettim. İsmimi, daha doğrusu masayı angaje etmek için künyemi sordu, söyledim. Adamcağız - Ekselans akşam için emriniz... gelmeyeceğim dedim. Filhakika akşam yemeğini Imperial'de yemek istiyordum. Daha orasını görmemiştim. Öğleden evvel odaların tanzimi esnasında uğrayan Dr. Vermer'i de davet etmiştim.

Eve geldim, saat 3'e kadar istirahat ettim. Evin intizam ve sükûnetini görünce, bu sükûnetten istifade etmek cihetleri varid-i hatırım oldu. Almancayı bildiğimi de unutmak suretiyle terk etmiştim. Fakat şimdi, Almanca arzu ettiğimi anlatamadığımdan kızıyordum. O halde Almancayı öğrenmeye derhal başlarım. Direktrise, doktora, her önüme gelene bir Almanca muallim veya muallime bulmalarını söyledim.

Aynı sükûnetin bahşettiği huzura istinad ederek yevmi hayatımı bu suretle zaptetmeye karar verdim.

Saat 3.30'da Mühlbrün'e gittim ve bir bardak içtim.

Pupp'da yaptığım sabah kahvaltısından pek gayri memnun kaldığım için bu hususu evde temin ettirdim. Saat 4'te evde hazırlanan Yavsé'yi yedim ve soyunup yatak odasında şezlonga uzandım.

Saat 6 ile 7 arasında Miralay Emin Bey geldi. Bu esnada kalkmış Şevki'ye tıraş oluyordum. Tuvalet bitti. Biraz konuştuk, saat 7'den sonra doktor da geldi. Beraber Imperial'e gittik. Yemek yedik.

Otelde Cemal Paşa hazretlerinin hanımlarıyla ve Emin Bey'in refikaları hanımla ve akrabalarından daha bir hanım ve bu hanımın iki kızı ve daha bir hanım ile tanıştık. Yemekten evvel salonda biraz oturduk. Yemekten sonra hanımlara veda edip hemen ayrıldık. Doktor bir yere kadar refakat etti. Yalnız olarak eve geldim. Saat 11'e kadar Revolte namında André Beaumier'nin sanatoryumda başladığım romanını okudum. Bugünü, yarın yazacağım. Şimdi, birkaç sayfa daha kitap okuduktan sonra yatmak istiyorum. Saat 11.15'tir.


İmzalardaki bağlantıları veya görselleri görüntülemek için gönderi sayınızın 10 veya daha fazla olması gerekir. Şu anda 0 mesajınız var.